Kayıtlar

Türk Destanlarında Kullanılan Motifler

 Rüya Motifi Destanlarda rüya motifinin sıkça kullanılmasının sebepleri arasında, rüyaların insanların bilinçaltını yansıtan önemli bir unsur olması ve kahramanların geleceği öngörmesi yer alır. Rüyalar, kahramanlara ilham verir ve onları yolculuklarına motive eder. Aynı zamanda, rüyalar kahramanların gelecekteki olayları tahmin etmelerini sağlar. Işık Motifi Destanlarda işik motifinin kullanılmasının nedeni, aydınlık ve karanlık arasındaki mücadeleyi sembolize etmesidir. Işık, iyilik, bilgelik ve umudu temsil ederken, karanlık ise kötülük ve cehaleti simgeler. Kahramanlar, bu mücadelede ışığı temsil ederek kötülükle savaşır ve milletlerine umut verir. At Motifi At, destanlarda sıklıkla kullanılan önemli bir milli motiftir. At, hız, güç ve özgürlük sembolüdür. Kahramanlar, atlarıyla destanlarda uzak diyarlara yolculuk eder ve düşmanlarını yenmek için savaşır. At aynı zamanda bir milletin gücünü ve kahramanlığını temsil eder. Ağaç Motifi Ağaç, doğanın ve hayatın sembolüdür. Destanlarda

Yazımı Karıştırılan Sözcükler

 Acenta / acente, Acaip / acayip, Ablem / amblem, Adele / adale, Acitasyon / ajitasyon, Ahçı/ aşçı, Afilli/ afili, Afaroz / aforoz, Azerbeycan / Azerbaycan, Avut / aut, Ateşe / ataşe (elçilik uzmanı), Atelye/ atölye, Ataç / ataş, Aşofman – eşortman- / eşofman, Aşentiyon – aşantiyon / eşantiyon, Asvalt / asfalt, Assubay / astsubay, Askari / asgari. Bilimum / bilumum, Bilader / birader, Barsak/ bağırsak, Boy pos / boy bos, Canbaz/ cambaz, Ceryan / cereyan, Celatin / jelatin, Cimnastik / jimnastik, Dersane / dershane, Direk / direkt, Dinazor / dinozor, Espiri / espri, Entrasan / enteresan, Ensitü / enstitü, Hakkaten / hakikaten, Harfiyat/ hafriyat, döküman / doküman, Entellektüel / entelektüel, Erezyon / erozyon, Eşgal-eşkal / eşkâl.  Arkaplan – arka plan, Yalnış– yanlış, Mahsül – mahsul, Haftasonu – hafta sonu, Herkez – herkes, Kamu oyu – kamuoyu, Gökbilim – gök bilim, An be an – anbean, Propoganda – propaganda, Zaafiyet – zafiyet, Farketmek – fark etmek, Aç gözlü – açgözlü, İşbirliği –

Tavla 'nın icadı ve hikayesi

Resim
 "Tavla"nın hikâyesi ve icadı  Hintli bir âlim “satrancı” icat edip, Hint Padişah'ına verdikten sonra; Padişah onu İran Padişahı Nuşirevan Hüsrev’e gönderir ve buna benzer bir oyun icat edebilir misiniz? diye sorar. Nüşirevan âlim ve bilge Veziri Büzricimhir'e konuyla ilgili destur verir...  Ve Büzricimhir, o güzel oyun olan tavlayı icat eder… Tavlanın felsefesini ve sembollerini ise şöyle anlatır; 1- Taşların (pulların) 30 adet sayısı: günlerin 30 olmasını, 2- Pulların renginin siyah beyaz olması: gece ve gündüzü, 3-Tavlanın 4 kısımlı olması: 4 mevsimi, 4-5 el oyun olması: 5 vakitte gece gündüzü, 5- İki taraftan da yuvaların 12 adet olması: 12 ayı, 6-Tavlanın tamamı: Dünyayı, 7- Oynanan yeri: Gökyüzünü, 8- Zar: şans ve baht yıldızını, 9- Zarların atılışı: günlerin dönüşümünü, 10-Taşların (pulların) hareketleri: insanların hareketliliğini ve yaşamı, 11- Oyunun sonu: insanların ölümünü ifade eder.. Zar sayısına gelince: 1- Tek olan Allah’a inanç, 2- Gökyüzü ve yeryüzü,

Ünlü şairlerden sevgi sözleri

Resim
ÜNLÜ SAİRLERDEN SEVGİ SÖZLERİ:  Bu kirlenmiş dünyayı yaşanılır kılan sözler: "İncinsen de incitme" diyen  Mevlana'sı, "Yaradılanı sev, yaradandan ötürü" diyen  Yunus'u, "Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir" diyen  Hacı Bektaş Veli'si, "Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene" diyen  Pir Sultan Abdal'ı, "Beni hor görme* *gardaşım,  sen altınsın da ben tunç muyum?"  diyen  Veysel'i, "Kötü insanların türküleri yoktur" diyen  Neşet Ertaş'ı, "Bütün aşklardan yücedir, insanın insanı sevmesi" diyen  Mahsuni'si, "Sana düşman bana düşman, düşünen insana düşman, vatan ki bu insanların evidir, sevgilim onlar vatana düşman" diyen  Nazım'ı, "Çiçek gibi insanların kalbini kırdınız, bahçeleriniz bahar görmesin"    diyen  Ahmed Arif'i, "Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir barıştır"  diyen  Yaşar Kemal'i var. ... Bu

MERZİFON'UN Eşeği sözü

Resim
 MERZİFON'UN Eşeği neden meşhur? Yıllardır "Merzifon Eşeği" sözü alay konusu olmuş, Merzifonlu hemşehrilerimizi "bilmeden" gücendirmişizdir. Ama işin aslı alay konusu değil,bir mizah kaynaklıdır. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte peş peşe gazete ve dergiler çıkmaya başlar.Bu günlerde sansür korkusu tüm aydınları sarmıştı.İşte bu dönemde Baha Teyfik (1881-1916) tarafından "eşek" isimli bir dergi çıkarır.(16.11.1910) Gazetenin başındakiler,takma isimlerle yazı yazarlar.Buna göre: İmtiyaz Sahibi:Merzifonî (Merzifonlu demektir) Mesul Müdürü:Halil Bu yıllarda Merzifon'un eşeği "Marsivan Eşeği" diye ünlüdür.Bunlar beyazdır.Bu cinsler aynı zamanda Kıbrıs'ta da bulunur. Ancak,"Merzifon Eşeği" deyimi bu derginin ünlenmesiyle yaygınlaşır.Aynı günümüzün Gırgır,Fırt vb.mizah dergileri gibidir.Bu yıllarda Dede Korkut,Nasrettin Hoca,İncili Çavuş,Bekri Mustafa,Tuzsuz Deli Bekir gibi nice mizah kültüründen gelmemize rağmen,bu tür dergiler

Aziz Nesin hakkında bilinmeyenler

Resim
 AZİZ NESİN kimdir? Aziz Nesin hakkında bilinmeyenler  Aziz Nesin 11 yaşında hafızdı, kuran'ı ezbere biliyordu ve sağlam bir din eğitimi almıştı...  1935'de kuleli askeri lisesini, 1937'de Ankara'da harp okulunu bitirip asteğmen oldu, üsteğmen rütbesindeyken "görev ve yetkisini kötüye kullandığı.."suçlamasıyla askerlikten uzaklaştırıldı... Çünkü ordu malzemesini ihtiyacı olan bir köylüye vermişti.  12 Ağustos 1947'de 10 ay ağır hapis ve 3 ay 10 gün de bursa'da "emniyet-i umumiye nezareti" altında bulundurulma cezasına çarptırıldı... Çok aç kaldı, hatta Bursa'ya sürgüne gönderildiğinde geceleri çöp karıştırıp sebze meyve bulmaya çalıştığı zamanlar bile oldu, bir zaman geldi dünyanın en çok kazanan yazarları arasına girdi...Hiç çalmadı, hiç arabası olmadı...  Şehirde bir minibüs ya da bir belediye otobüsünde görebilirdiniz onu... Yaşadığı süre içerisinde yüzlerce çocuğa; yeme, içme, barınma, giyinme, okuma vs. tüm ihtiyaçlarını karşılayacak

ŞAİR VE YAZARLARIN İLGİNÇ ANILARI VE BİLİNMEYENLERİ

Resim
  NAZIM HİKMET RAN Nazım Hikmet Bursa Cezaevi'ndeki günlerinde koğuş arkadaşlarını okumaya ve yazmaya yönlendiriyordu. Aynı zamanda da cezaevi yönetimine yardım ediyordu. Birgün cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı'ndan bir müfettiş geldi. Uzun süren denetimlerden sonra müdüre, ''Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir?'' dedi ve hemen Nazım'ı odaya getirdiler. Koltuğa iyice yayılan müfettiş yukarıdan bakarak Nazım'ı iyice süzdü, ''Demek Nazım sizsiniz'' dedi, fakat oturması için yer göstermedi. Kısa bir konuşmadan sonra ise gidebileceğini söyledi. Nazım tam kapıdan çıkarken durdu. Nazım: Ömer Hayyam adını duydunuz mu? Müfettiş: Kim duymaz Hayyam'ı? Nazım: Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi? diye sordu ve devam etti. ''Görüyorsunuz sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin Adalet Bakanı'nı ve sizi kimse anımsamayacak.'' SABAHATTİN ALİ İlk baskıs