MUTLULUK
"Kahvaltının mutlulukla ilgisi var" diyordu ya
şair buna katılıyorum ama bence mevsimlerin de mutlulukla bir ilgisi olmalı.
Bana göre herkesin bir mevsimi var ve kişi ait olduğunu hissettiği mevsimde
daha bir mutlu, enerjik ve pozitif oluyor. Mesela ben adım gibi bahar mevsimine
ait hissediyorum kendimi sanki içimde kırılmış, dökülmüş, üşümüş ne varsa
atıyorum doğanın o eşsiz dönüşümü ve güzelliğiyle gri bulutların dağılmaya ve
güneşin tüm gücüyle kendini göstermeye başladığı günlerde sanki yeniden doğmuş
gibi oluyorum; karamsarlık, umutsuzluk, yalnızlık ne varsa son buluyor yorgun,
bitkin, isteksiz yapılan her iş bir sanata ve zevke dönüşüyor. Hatta insanı
çocukça şımartan o mevsim iştahını da açıp yediğinden zevk alır hale getiriyor.
Ağzının tadı geliyor insanın; ruhuna ilaç, yaralarına merhem gibi oluyor. Tüm
dünyayı acısıyla tatlısıyla öyle bir kucaklıyorsun ki için içine sığmıyor.
Peki, neden her mevsim bu duyguları yaşayamıyoruz ya da
hayatımızı hissettiğimiz, sevdiğimiz, mutlu olduğumuz mevsime çeviremiyoruz.
Aslında 4 mevsim 7 iklim insanın özünde var ve hangisi olmak isterse ona
dönüşebilir. Biz de olduğu için, o mevsimlerin olduğunu hiç düşündük mü? Hatta
hepsinin ötesinde bir beşinci mevsim olduğunu. İşte o, kişinin kendine özel
tasarlanmış farklı bir ruhsal âlemi işaret eden durum. Şöyle düşünebiliriz, sen
her mevsimden kendin için sana iyi gelen şeyleri seç ve kendine yeni bir mevsim
ve farklı bir iklim yarat ve oraya ait olarak yaşa. Burası senin adresin,
kimliğin, parmak izin gibi olsun. Aradığın her şeyi bulabildiğin, tüm enerji
ihtiyacını karşıladığın tüm beklentilerine karşılık bulduğun özel bir alan.
Neden olmasın?
İnsan farkına varabilse gerçekten müthiş bir dönüştürücü
aslında tam olarak bir simyacı gibi az ya da çok sahip olduğu, yaşadığı her
şeyi ve her anı değerli ve anlamlı kılabilir. İstediği, aradığı, özlemini duyduğu
mevsimi yaşayabilir. Çünkü insanın güneşi de özünde bulutlu da yağmuru da rüzgârı
da; yemyeşil doğa rengârenk çiçekler, akarsular, nehirler, ovalar, dağlar denizler...
Ne görmek istersen ne olmak istersen yüzünü oraya çevir, mutlaka seni kucaklayacaktır.
İnsan mikro kozmostur yani yaratılmış her şey kendinde mevcuttur ve aradığı her
şeyi kendine bulabilir çok uzaklarda değil çok yakınında.
Mesela hayal etmek. Hayali yetmez dersin ya da hayal etmek
anlamsız gelir, ama var olan her şey önce bir hayaldi sonra vücut buldu
dolayısıyla hayal edilmeyen şeyin gerçek olması mümkün değildir. İşte mesafeleri
ortadan kaldıran bu gerçek, bizi dilediğimiz an dilediğimiz yere götürür.
İmkânsız gibi görünen şeylere ulaşmamızı sağlayabilir. Belki o hayal hiç gerçek
olmayacak bir şey gibi gelebilir ama aslında sen düşündüğün an gerçeklemiş
oluyor ve insan beyni ona yüklediğin, dayattığın düşüncelere göre işleyen bir
sistem ama bir ayna gibi ayna zamanda; ona ne verirsen, neyi gösterirsen sana
onu gösterir ona çevirir ve hormonları harekete geçirerek duygu dünyanı ve ruh
halini gösterdiğin biçimde değiştirebilir zaman ne olmak, nerede olmak
istiyorsak oraya odaklanalım onu hayal edelim beynimize doğru sinyaller
gönderelim doğru kodu girelim ki o da hayatımızı olmasını istediğimiz yere
çevirsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder