''Annem olmadan asla..''
Bu söz sanırım bir kitaptan aklımda kalmış olacak ama gerçekten anneler hayatımızın olmazsa olmazı.Babamı anlattım sanmayın ki annemden daha az etkilendim ya da daha az şey öğrendim.Annem de hayatımda derin izler bıraktı. Babam ve annem sayesinde bugünüme şükrediyorum.Ergenlik zamanlarımızda onlarla belki de kısa bir süre yollarımız ya da fikirlerimiz ayrı düşmüş olsa da zaman geçtikçe ,hayatın keşmekeşine daldıkça ve insanları tanıdıkça ,hele de anne olunca onları çok daha iyi tanıdım ve anladım.Gençlik çağında saçma sapan şeyler yüzünden onları nasıl da suçlandığımı , eleştirdiğimi ve üzdüğümü düşündükçe hem gülüyorum hem de kızıyorum kendime.Tabii onlar biz ne yaparsak yapalım anlayışlı olmaya gayret gösterip sabırla geçmesini beklediler .Şimdi benim de çocuklarıma yaptığım gibi..
Annem..
Anneannem ve dedemin tek evladı,yani bir kardeşi yok.Biz ise üç kardeşiz, annem yalnız büyüdüğü ve hep bir kardeş özlemi çektiği için birden fazla çocuğu olsun istemiş .Gönlünden 4 çocuk;ikisi kız ,ikisi erkek olsun da birbirlerine destek olurlar diye geçirmişse de olmamış.İki kız ,bir erkek olarak çok şükür hiçbir şeyin eksikliğini hissetmedik.
Dediğim gibi annenin tek çocuk olması anne babasının da beklentilerini onda toplamış doğal olarak.Anneannem annemin okumasını çok istemişse de olmamış.Anneannem ve dedem Yugoslavya 'dan Türkiye 'ye göç ettikten hemen sonra annem dünyaya gelmiş ama anneannem fabrikada dedem ise huzurevinde hasta bakıcı olarak çalıştıkları için annem de uzun bir süre kreşte, sonrasında ise teyze çocuklarıyla büyümüş.Tabii o zaman okuma yazma bilmek ve ilkokulu bitirebilmek büyük şey.Bugünkü gibi üniversite hatta lise neredeyse hayal gibi bir şeymiş.Annem orta ikinci sınıftan sonra okulu bırakmış.18 yaşına gelince de babama kaçmış ve evlenmişler. O yaştaki annem için sevmek makul bir arzu idi elbette.Ki zaten o zamanlar evlilik yaşı 20 'yi geçmiyordu.Ama anneannem ,annemin evlenmek için kaçmış olmasına üzülmüş olsa da bir yıl sonra ablam dünyaya gelince annemi ve babamı yanına alıp yaşamaya başlamışlar.Fakat bu suçluluk duygusu annemin peşini yıllar yılı bırakmadı.Kendini hep annesine ve babasına borçlu hissetmiş olacak ki yanlarından hiç ayrılmadı, hatta dedemin ölümünden sonra yalnız kalan anneannemi çalışıyor olduğu halde asla ihmal etmedi.Ama anneannem de zaten son anına kadar kimseye ihtiyaç duymayacak kadar dinç ve sağlıklı idi.
Genel olarak Türk halkı öyle ama bu Yugoslav göçmenleri çocuklarına pek bir düşkün oluyor.Her çocuğuna başını sokacak bir ev olsun diye uğraşıp ,evlendikten sonra bile desteklerini eksik etmiyorlar.Çok şükür simdi benim çocuklarımın bile başını sokabileceği bir evleri var onlar sayesinde.
Konuyu dağıtmadan devam etmek istiyorum.Annem de her konuda bizim arkamızda oldu,özellikle de eğitim hayatımız için çok uğraştı.Belki babam gibi bir kitap alıp okumadı ama bizimle birlikte ilkokul, ortaokul ve liseyi bitirmiş oldu.Okula sık sık gelir ,ögretmenlerimizle tanışır, mütemadiyen durumumuzu sorar ,bir nevi "Benim çocuğum sahipsiz değil " imajını verirdi kimi haddini bilmez öğretmenlere.Çünkü o zamanlar dayak,kötek ,hakaret gırla.Annem bunları hazmedemez ,buna benzer bir durum yasşadık mı hemen dikilirdi öğretmenin karşısına.Tabii bizde de öğretmene yanlış yaptığını söyleyecek cesaret ve fıtrat olmadığından boyun eğerdik her şeye.Ama annem öğrenirdi ne olup bittiğini mutlaka ,çünkü okulumuzda aile dostumuz matematik öğretmenim ve annemi çok seven müdürümüz Aysel Hoca vardı.Bunun dışında birçok öğretmen gel git derken annemi tanımıştı,onun sayesinde birçoğuna göre daha rahat bir öğrenim hayatı geçirdim.Ama tanıdıkların da gözü hep ben de olduğu için nispeten daha dikkatli olmaya çalışıyordum.Annem ayrıca tüm okul aile birliği hizmetlerinde bulunmuştu biz mezun olan kadar.Girişken ,sözünü esirgemeyen ve çok iyi yürekli bir insandı.Bu yüzden çok sevilirdi okul ve mahalle çevresinde.Hala da öyledir canım annem.
Birgün aynı sınıfta olduğumuz aile birliği başkanının kızı ,erkek arkadaşı ile görüşmek için beni de ikna edip okuldan kaçtık.Okuldan kaçtık kaçmasına ama yine okula döndük .Zil çalana kadar okul bahçesinde bekledik.Bunu neden ve hangi kafayla yaptık bilmiyorum,muhtemelen o yaptı ben de ona uydum .Çünkü okuldan kaçmak falan hiç bana göre işler olmadı.Tabii Aysel Hoca beni odasının penceresinden görünce önce kendisi bir fırça çekti sonra da anneme havale etti .Ben de annemden bir güzel tokat yedim, hiç unutmam.:( Sonra da bana o kızla bir daha görüşmeyeceksin diye söz verdirdi .O konu orada kapandı ,ben dersimi aldım ve bir daha da üniversite dahil okuldan habersiz hiç kaçmadım ve arkadaş seçimimde de hep dikkatli olmaya çalıştım.
Bir dönem yani ortaokul son sınıfta anneme ben okumayacağım ,mahalledeki kızlar gibi fabrikada çalışıp para kazanacağım demiştim.Tabii annem buna izin verir mi,önce zılgıtı yedim sonra tıpış tıpış liseye devam ettim.Orada da boş durmadı, ortaokulda vasat bir öğrenci olduğum için beni lisede iyi bir sınıfa yazdırdı zorla.Başlangıçta bu benim onurumu kırdı, çünkü hepsi teşekkür takdirlik öğrenciler, bir ben düz geçip gelmişim o sınıfa.Hatta bu konuda - sağ olsun- kimi arkadaşlarımın hakkımda alaycı tavır ve konuşmaları da oldu.Zaman geçtikçe kabuğumdan sıyrıldım,derslere asıldım,9. Sınıftan sonra her dönemi teşekkür ya da takdir ile bitirdim.İyi arkadaşlıklarım oldu .Şimdi beni küçümseyen o kişiler benden daha iyi durumda değiller. Olsalar da benim için önemli olan kendim için doğru olanı yapmış olmam.Yoksa mutlaka herkes kendi kalbinin ekmeğini yer ve hak ettiği yerlerde olmalıdır.
Bu arada ortaokulda benim hakkımda anneme olur olmaz laflar eden Fen Bilgisi öğretmenimi de söylemeden geçmeyeyim.Benim asla okuyup da öğretmen olacağımı düşünmemiştir sanırım.Şimdi bunu bilse ne düşünür acaba? :)Bu sebeple diyorum ya , anne-baba ve biz öğretmenler olarak asla evlatlarımıza karşı kırıcı ve ümitsiz olmayalım.Rabbim böyle öğretmenlere rast getirmesin çocuklarımızı.Ben de hep bu yüzden kendimi ve potansiyelimi geç fark ettim zaten.
Neyse ki annemin inadı ve desteği sayesinde şimdi mesleğini çok seven bir öğretmen oldum.Hatta ilk üniversiteye gittiğim de bile annem beni bırakmadı .O zaman bu durum hiç hoşuma gitmemişti ama iyi ki de beni bırakmamış diyorum.İkinci üniversiteye gitmemde de payı var çünkü.Şimdi "Karşıma geçip senin okumana mucize gözüyle bakan öğretmenlere söyleyecek çok şeyim var "diyor .:)
Sadece benim değil ablam ve kardeşimin eğitim hayatında da etkisi büyük oldu.Çok uzun yıllar sonra çalışmaya başladı belki iyi bir eğitim alamadı ,okuyamadığı ama bizimle birlikte ve her girdiği ortamda kendini geliştirmeyi başardı .Bugün evlendik, çoluk çocuğa karıştık ama annem desteğini hiç eksik etmedi.Sanırım çocuklarımızın eğitimin hayatına da el atacak çünkü durduramıyor içindeki bu dürtüyü sağ olsun.:)
Sonuç olarak biz;babamız ve annemiz sayesinde iyi bir insan olmayı, hayata pozitif bakmayı,aile olmayı,yardımlaşmayı, iyi birer ebeveyn olmayı ve işimizi severek yapmayı öğrendik.
Canım annem ,hayatımın mucizesi..İyi ki varsın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder