Evde Hayat Var :))
Evet, gerçekten hayatın bir kalbi varsa o da insanın evi, ailesi, sıcacık yuvasıdır. Orada atıyordur kalp; oradadır heyecan, huzur, mutluluk, sevgi. Belki de insan önüne çıkan engeller, zorluklar, acılar yüzünden çoğu zaman aradığı huzurun, içini ferahlatacak olan şeylerin aslında en yakınında olduğunu fark edemiyor. Belki de aslında ailesinin sevdiklerinin varlığı ile ayakta durabildiğini bilmeden çözümü dışarıda bir yerde arıyor. Gezmek,tozmak,çılgınlar gibi eğlenmek; bir gün orada bir gün burada yiyip içerek kendini dışarı atıyor. Sanki ev yani anne, baba, eş, çocuklar vs. onu boğuyormuş gibi kaçıp; hep ayni şeyler, ayni sözler, ayni yüzler görmekten sıkılıp yükünü etrafa boşaltmak istercesine kendini alışverişe, gezmeye veriyor. Kendince mutlu hikâyeler yaratıp sosyal medyada paylaşıyor. Bizler de bilmeden "Ooh, herkes mutlu, hayatını yaşıyor valla bir biz böyle olamadık'' deyip iç çekiyoruz gördüğümüz bu organik olmayan hikâyelere.
Belki kimi gerçekten sahip olduğu huzuru ve mutluluğu
resmediyor bizlere. Ama insanların birçoğu gerçek olmayan ama herkesin inanmasını
istediği fakat inandırıcı olmayan bir hikâyenin kahramanı oluyor ,yani "mış
" gibi görünmeye çalışıyor. Hâlbuki birkaç dakika sonra yarattığımız sahte
dünyadan çıkıp yeniden birer külkedisi oluveriyoruz. Görünen pek çok kez yanıltıcıdır ,pek azımız olduğu gibi görünmeyi seçer. Hâlbuki dış dünya sadece
bir yanılsama, bizi olmayacak şeylere inandıran bir düşler ülkesi. Hakikat ise
hayatın merkezi olan evimiz, ailemiz yani bizi biz yapan yerdedir. Çünkü tüm
gerçek yüzümüz orada ortaya çıkıyor, filtresiz halimiz sevecenlikten uzak tavrımız,
asık yüzümüz, üstünde kalpler uçurduğumuz kafamız, baloncuklar uçurduğumuz
kalabalıklar üstümüze üstümüze geliyor. Eğer samimi isek herkesin gördüğü ne
ise aynıyızdır aynanın karşısında.
Simdi gelelim gerçeklere. Şifanın kaynağına, hayatın anlamına,
varlığımızın huzur bulacağı o yere, yani evimize.
Hangimiz hayatın bize sunduğu imkânları yeterli bulacak
şekilde yaşıyoruz. Birçoğumuz şu arsız dünyadan payımıza düşeni alıyoruz.
Çalışıyoruz, çabalıyoruz, yoruluyoruz; başımızı sokacak bir evimiz ayağınızı
yerden kesecek bir arabamız da varsa hele de sağlıklı isek daha ne olsun değil
mi? En büyük zenginlik sağlıktır öncelikle, bunu unutmamak gerek. Öyle olmasa
ne yediğimizin tadı, ne gördüğümüzün anlamı ne de hayatın çekilecek yani kalır.
Yani hiçbir şeyimiz olmasa sağlığımız oldu mu yeniden bir yasam inşa ederiz kendimize,
ailemize öyle değil mi? Ayakta duracak gücünüz varsa hayatta kalacak,
hayatımızı değiştirecek gücümüz de var demektir. Bunu bir kenara yazdık öyleyse.
Eee sağlıklıyız,ailemiz yanımızda ,çok şükür iyi de bir
işimiz var ise. Ooh!! Cennet ayağımıza serilmiş de haberimiz yok derim. İllaki
bir şeylerden şikayet edeceksek; olmuşu ,olacağı bir kenara bırakıp daha iyisi
için mücadele etmeyişimizden,sevgimizi gerektiği kadar dile getirmemizden,
birini yeterince ve can kulağı ile dinlememiş olmaktan, çocuğuna sarılmamış,
eşini her sabah öpmemiş olmaktan şikayet
edelim.Amaaa !!! yine de şikâyet etme, farkında ol ,sahip çık ve bunları çoğalt
hayatında. Her şey için yeterince zamanımız olduğuna inanıyorum. İnsanın eşine
sevdiğini söylemesine, çocuğu ile iki saat oyunlar oynayıp, ona masallar anlatmasına,
ona sarılıp uyumasına, sevdiği birinin sesini duymak için aramasına yetecek bir
vakti gerçekten olmayabilir mi? Aynı durumları yaşadığım için samimiyetle
söylüyorum hepsi bir bahane, zaman bulamamak bir bahane. Ben de pek çok kez
bundan şikâyet etsem de sorunun genellikle zaman değil kendim olduğunun da farkındayım.
İnsan geç anlıyor bazı şeylerin kıymetini hatta kaybetmeden anlamıyor yaşadığı
anın ve sahip olduklarının kıymetini. Eften püften şeyler yüzünden zamanı nasıl
da boş bahanelerle tüketiyoruz.
Bırak üç çeşit yemek olmasın
bir gün de bir çorba kaynat iç. Bırak ev ,saçın başın dağınık kalsın öyle görsünler
ne çıkar, ütüsüz olsun gömleğin ne kaybedersin. Biz birilerine yetişirken
kaçırdığımız şeyleri kim geri getirir ki? Kimin için bu caba, güzel görünmek kime,
bir lokma ile doyacakken çeşit çeşit yemek kime? Bunlar da olmalı elbet, olacak
ama mükemmel olmaya çalışmak boş bir çaba. Zamanın bizi beklemek gibi bir huyu
da yok. Yetişemeyiz her işe; birbirimize yetişelim, birbirimize geç kalmayalım
yeter kim. gün istemiyorsak temizlemeyelim evi, çocuğumuzun bir derdi varda
önce onu dinleyelim, senden kek istiyorsa kalk onu yap, dışarı çıkmak, bisiklet
binmek istiyorsa tut elinden parka git; eşin yorgunsa, canı sıkkınsa elini tut,
sevdiğini söyle, destek ol. Anneni mi özledin ara, arkadaşını mı merak ettin sor.
Bırak evdeki bulaşığı, çamaşırı, ütüyü. Toplanıp film izleyin mesela. Bu isleri
kim yapacak peki? Diyeceksiniz, haftanın bir günü için is bölümü yapın, açın
bir müzik, sıvayın kolları, hem eğlenin hem de daha kısa zamanda bitirip işi
birbirinize daha çok vakit ayırmış olursunuz. Demleyin bir cay başlayın sohbete
ohhh mis gibi..:)
Birbirimizin huyunu suyunu biliriz bazıları hoşumuza gitse
de gitmese de biziz bu. Bunu bir eğlenceye dönüştürün, aslında en gıcık huylarımız
en eğlenceli tarafımız olabilir de. Mesela benim oğlum çok dağınık ve aradığını
bir turlu bulamayan bir çocuk. İstisnasız mutlaka ya bir şeyi kaybolur ya da
aradığı yerde bulamaz. Baslar bana Anneeee kitabım nerde, anneee kazağım
nerede, anneee şarzımı bulamıyorum. Bu evde her şey ama bir şey yooook!)))) o aradıkça
beni bir gülme alır, bu da onun huyu işte. Ben her şeyi yerli yerine koysam da
onun eşyaları hep yoktur :) Ben sakince ama eğlenerek bulmasına yardımcı olur
oda oda gezeriz nerede diye. Ben güldükçe önce kızar sonra o da baslar benimle
gülmeye. Mesela şu an da spor yayını arıyor :))) Ara verdim mecbur birlikte arayacağız,
en sevdiğim sahne başladı.:))
Geldim …JBulamadık,
sanırım ben onu uzun bir süre kullanılmadığı için işe yaramıyor diye atmış olabilirim.
Biz kadınların evi kalabalıktan
kurtarmak için gereksiz gördüğümüz şeyleri atma huyumuz ne olacak :))ama onca
zaman bir kenarda durup ise yaramayan o
attığımız şey ne hikmetse birgün mutlaka ihtiyaç oluverir.
Oğlumun bu kayboluş hikâyelerini sonrasında yeniden
canlandırıp kayda alırız arada bir de baktıkça güleriz. Sanırım bu hikâyeler hiç
bitmeyecek.
Demem o ki onun bu huysuz halleri aslında çok eğlenceli, ben
ona kızıp bağırmadan olayın içine dalıp ikimizi de sonrasında bir video olacak
eğlenceli hikâyenin içine çekiyorum. Böylece isi gücü bırakıp en az yârim
saatimi ona ayırmış oluyorum.
Kim bilir belki de herkes için bu geçerli değil ama mutlaka
işe yarayacak her iki tarafı da mutlu edecek bir şey çıkar.
Esim pek konuşmayı sevmez ben ise tam tersi. Eeee ,öyle buz
gibi birbirimizin yüzüne mi bakacağız. Bu durumda iş yine bana düşüyor, hemen
bir çay demliyorum ve onun konuşmaktan hoşlandığı konuları ortaya atıp
konuşmasını sağlıyorum. Tabii konu konuyu açıyor ve muhabbet uzuyor. Bazen bir
bakıyoruz gece yarısı olmuş. Haaa, her zaman ise yaramasa da deniyorum. Kâr kârdır.:)))
Kızım deseniz çok bakımlıdır anasına benzemez. İllaki günün
bir saatinde ya yüzüne ya saçlarına ya tırnaklarına bakım yapar. Aslında bu
güzellik işlerine sıkılmadan bu kadar vakit ayırmasına sasıyorum
ve ona hayranım...Çok sabırlı ve estetik algısı yüksek kızımın. Okulda çok başarılı
değil(istese her şeyi yapar da ilgisi farklı:)) ama güzellik ve estetik konusunda çok yetenekli biz de bunu düşünerek
ve kızımın da isteğiyle Sac bakimi ve estetik okumasına karar verdik. Hani bir
yazımda da demiştim ,illa doktor olacak değil ya ..İşte kimi zaman bu bakım
işlerine çok vakit ayırdığını düşünüp söylenirim ama esprili konuşurum. Kız
kokoş yine ne sürdün yüzüne. ya da ‘’Veee,
Tanrı kadını yarattı!’’
waowwvv bu ne güzellik annemm ,deyip
inceden asıl niyetime girerim. Hadi simdi de şu bulaşık makinesini bir boşaltıver
de bir kahve içelim üstüne sen de telveleri yüzüne sürersin deyip işi bağlarım.
Hem onun isi hem benim isim görülsün. Böylece de birlikte vakit geçirmiş oluyoruz.
İşte bunları yaparken çoğu zaman bulaşık, temizlik vs.
bırakıyorum öylece. Kime ne ,bugün de böyle olsun diyorum. Eşimle çocuklarımla
olmanın tadını çıkarıyorum. Hayatın kalbine iniyorum, nabzını yokluyorum. Bakıyorum
hızlı atıyor, heyecan var diyorum gülümsüyorum..:)
Her şeye zaman yetiyor aslında, emin olun, siz de deneyin!
HAYAT EVE SIĞAR..:))
yazan:Bahar Baydan
Aslında çok da zor değil emin olun, siz de tadını çıkarın...:)))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder