29 Haziran 2022 Çarşamba

HALK HİKAYELERİ

 



Halk Hikayeleri Konu Anlatımı

Bu başlıkta Halk Hikayeleri ile bilgi sahibi olmak isteyen arkadaşların istifade edebileceği konu anlatımı ve ders notları vardır.


1) Halk Hikayelerinin Diğer Türlerle İlişkisi


Mit: Mitler bir yaratılışın öyküsü olup bir şeyin nasıl yaratıldığını nasıl var olmaya başladığını anlatır. Günümüze ulaşabilmiş bağımsız bir metni şu an için yoktur. Destan ve halk hikayelerinde ise bağımsız bir metin vardır. Mitlerin söyleyenleri yoktur fakat destanların ve halk hikayelerinin söyleyenleri vardır. (Bkz. âşık, ozan, ırcı vb.) Mitler, inanışta, gelenekte, destanda, halk hikayelerinde gizlidir. Yani mitlerin destan ve halk hikayesinin bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Yaratılış mitleri ( kozmik mitler) olduğu gibi yaratılış destanları da vardır. 


Masal: Şah İsmail hikayesi hem masal hem de halk hikayesi olarak anlatılabilmektedir. Aynı şekilde Yaralı Mahmut hikayesinin de hem masal hem de halk hikayesi anlatımları mevcuttur.

Efsane: Efsaneler halk hikayelerine kaynaklık edebilir. Efsaneler ve halk hikayeleri ortak motifleri kullanabilirler. ( Motif, hikaye etmenin en küçük unsurudur.) Örneğin Ferhat ile Şirin'deki mezardan gül bitmesi motifi efsane olarak da anlatılabilmektedir. 


NOT: Halk hikayelerini diğer anlatı türlerinden ayıran en temel unsur nazım - nesir karışık olarak anlatılabilmesidir. 


Mit, masal, efsane, fıkra nesir anlatmalar; halk hikayeleri ise nazım - nesir karışık anlatmalardır. 


Fıkra: Halk hikayelerinin içinde fıkra da olabilmektedir. Anlatıcı (âşık), konunun daha iyi anlaşılabilmesi için fıkralardan da yararlanabilir.


Roman: Romandan da halk hikayesi çıkarılabilir. Örneğin Karslı âşık Murat Çobanoğlu ramazanlarda halka halk hikayeleri anlatırken Bayram Durabilmez'den yeni bir hikaye tasnif etmek için bir roman ister. Bayram Durabilmez de ona Hüseyin Nihal Atsız'ın Deli Kurt romanını verir. Murat Çobanoğlu, roman kişilerini vs. değiştirerek -olay aynı kalmak şartıyla- yeni bir hikaye oluşturur. Murat Çobanoğlu gibi yapabilen kişilere musannif denir. Ancak günümüzde artık musannif kalmamıştır. 


Kitâb-ı Dedem Korkud Alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzan: Destandan halk hikayeciliğine geçişin ilk basamağını teşkil eden eser Dede Korkut Kitabı'dır. Dede Korkut 16. yüzyılda yazıya geçtiğine göre halk hikayelerini de 16. yüzyıldan başlatmamız icap eder. (Pertev Naili Boratav) Halk hikayelerinin sonu da romana kadar götürülmelidir. Dede Korkud'da halk hikayesi karşılığı olarak boy kelimesi kullanılırken Köroğlu'nda kol kelimesi kullanılmaktadır. 


DEDE KORKUD VE HALK HİKAYELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI


      DEDE KORKUD

Nazım - nesir karışımıdır.

Nazım kısımlar serbest vezne yakındır.

"soyladı, ayıttı" ifadeleriyle nazım kısma geçilir.

Motifler vardır.

Çocuksuzluk söz konusudur.

Dirse Han, Bay Büre Bey, Bay Bican Bey gibi kişilerin çocuksuzluğu Oğuz beylerinin duası ile çözülür. Dede Korkud'da elma motifi görülmez. 

Kalıp ifadeler vardır. ( At ayağı külük, ozan dili çevük olur. Her doğan büyür, çocuk on beşyaşına gelir.)

Hikaye başı kalıpları vardır. ( Meğer hânım hey vb. )

Sonunda Dede Korkud gelir; boy boylar, soy soylar.

      HALK HİKAYELERİ

Nazım - nesir karışımıdır.

Nazım kısımlar 7,8,11,14,15'li hece veznindedir.

"aldı Kerem, aldı Garip" ifadeleriyle nazım kısma geçilir. 

Motifler vardır.

Çocuksuzluk söz konusudur. 

Arzu ile Kamber (Kamber'i suda bulurlar.), Kerem ile Aslı ve Tahir ile Zühre (elma + dua ) hikayelerinde çocuksuzluk vardır.

Kalıp ifadeler vardır.

At ayağ külük, ozan dili çevik olur vb. ifadeler burada da vardır.

Hikaye başı kalıpları vardır.( Nakilân-ı âsâr, râviyân-ı ahbâr, râvîler nakliderler kim vb.) 

Sonunda aşıklar büyük ölçüde kavuşur fakat kavuşamayanlar da vardır.


NOT: İlk halk hikayesi anlatıcısı Dede Korkud'dur. 


İlk halk hikayesi örneği 16. yüzyılda Azeri sahasında görülür. Bu hikaye Cahan ve Abdullah'ın hayatı etrafında teşekkül etmiştir. 

Anadolu sahasında 16. yüzyılda:

Karacaoğlan ile İsmikan Sultan

Karacaoğlan ile Benli Elif

Karacaoğlan ile Karacakız

Anadolu sahasında 17. yüzyılda:

Tufurganlı Aşık Abbas ile Gülgez Peri

Ercişli Emrah ile Selvihan

Aşık Garip ile Şahsenem

gibi halk hikayeleri görülmektedir. 


Meddah: Halk hikayelerini âşıklar gibi meddahlar da anlatabilmektedir. 


Karagöz: Halk hikayeleri gölge oyunu Karagöz'ün de repertuvarına girmiştir. Örneğin, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kamber, Ferhat ile Şirin ...


Orta Oyunu: Aynı Karagöz'de olduğu gibi orta oyununda da halk hikayeleri kullanılmıştır.


2) Halk Hikayelerinin Özellikleri


A) Şekil Özellikleri

Halk hikayeleri nazım - nesir karışımı bir yapıya sahiptir.

Bu özellik Azerbaycan ve Türkiye için geçerlidir çünkü halk hikayeleri Hazar'ın doğusunda destan şeklinde (tamamı manzum) anlatılmaktadır. Anlatıcı hikayenin mensur kısmında istediği değişikliği yapabilir. Konuya ekleme veya çıkarma yapmakta serbesttir.


NOT: Hikayeye sonradan ilave edilen kısımlara karavelli denir.


Hikayeci mensur kısımlardaki serbestîsini manzum kısımlarda kaybeder çünkü burada şiiri olduğu gibi vermek zorundadır bu yüzden de herhangi bir değişiklik yapamaz. Manzum bölümde halk şiirinin hemen hemen her şekil ve türünün örneklerine rastlanılabilir. Ağırlık koşma ve atışma olsa da mani, semai, türkü, divânîye de sık sık rastlanır. 


Nesirden nazıma geçilirken "aldı Garip, aldı Aslı" vb. şeklinde kalıplaşmış ifadeler kullanılır. Manzum kısımlarsa saz eşliğinde söylenir. 

Halk hikayelerinin girişinde tıpkı masallarda olduğu gibi kalıplaşmış ifadeler vardır.

Sözlü ve yazılı kaynakların girişleri farklılık gösterebilir. Hikayenin sonu ise yine bir dua ile tamamlanır. 

Halk hikayelerinin dili sözlü varyantlarda hafif olmasına rağmen yazmalarda ağırdır.

Yine sözlü varyantlarda hikayenin anlatıldığı bölgenin ağız özellikleri kullanılabilmektedir. 

Özellikle halk hikayelerinin giriş kısmında, anlatıcı tarafından sonradan eklenen manzum parçalar olabilir. Bu giriş kısmındaki eklemelere "selçuk, peşrev, sersuname" gibi adlar verilir.

Yazma ve matbu hikayelerde sözlü varyantlara göre olay daha uzun şiirler daha fazladır.

Güzellerin ve çirkinlerin tasviri tıpkı masallarda olduğu gibi kalıplaşmış cümlelerle ifade edilir.

Kahramanların hareketleri, bir yere gidişleri, bir olaydan başka bir olaya geçiş, uzun zamanı kısaca ifade etme vb. olaylar kalıplaşmış sözlerle ifade edilir.

Bir halk hikayesi metninin içinde masal, efsane, fıkra, alkış, kargış, deyim, atasözü, bilmece örneklerine rastlanır.

Halk hikayelerinin özellikle efsanelerle yakından ilgisi vardır. Hemen hemen her hikayede efsane özellikleri gösteren parçalar vardır. Bunlar içinde en güzel örnek ise daha çok Arzu ile Kamber ve Tahir ile Zühre hikayelerinde sonuca bağlı olarak anlatılan olayın teşkilidir. Dünyada birbirine kavuşamamış iki aşığın mezarı yapılır. Ancak kötü bir tesadüf sonucu, bunların ayrılışına sebep olan kocakarının mezarı da ortalarına düşer. Her yıl iki aşığın mezarında çıkan biri beyaz biri kırmızı iki gül büyüyüp de tam birbirlerine kavuşacakları sırada ortadaki mezardan çıkan bir diken bu kavuşmayı engeller. 


Bir başka örnek ise Aşık Garip'te karşımıza çıkar. Aşık Garip gurbette dolaştığı sürece duvara asılmış sazının kopmayan teli, Garip eve girer girmez kopar. Yine aynı hikayede Hz. Hızır'ın atının ayağının altından alınan bir avuç toprak ile Garip'in annesinin kör olmuş gözleri açılır. ( Buna benzer bir başka olay da Bay Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek Boyu'nda da karşımıza çıkar. Oğlunun hasretiyle ağlamaktan gözleri kör olmuş Bay Büre Bey'in gözleri, Bamsı Beyrek'in serçe parmağından bir mendile akıtılmış kanın Bay Büre Bey'in gözlerine sürülmesiyle gözleri açılır. )


Kerem ile Aslı'da ise Erzurum dağlarında tipiye yakalanan Kerem ve Sofu'ya Hz. Hızır'ın yardım etmesi efsane örneği teşkil eder. 


Ercişli Emrah'a içirilen ağunun mavi bir duman şeklinde Emrah'ın ağzından çıkması hadisesi de yine bir efsanedir. 


Son olarak Dede Korkud'un Bay Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek Boyu'nda Beyrek'e Banu Çiçek'i istemeye giden Dede Korkud'un Banu Çiçek'in abisine yakalandığı sahnede taş kesilme efsanesini andıran bir vaka vardır ki şöyledir: Deli Karçar, Dede Korkud'a el kaldırınca eli kurur ve yaptığından cayar. 


NOT: Sözlü Formül Kuramı ( Albert Lord, Milmann Parry ): Bir metin belirli kalıplar üzerine kuruludur, der. Metinlerde formülleri ve formüle benzer ifadeleri inceler. 

Bu kuramı halk hikayelerine rahatlıkla uygulayabiliriz:

Çocuksuzluk > gurbete çıkma > su başı > abdest alıp namaz kılma > Hz. Hızır'ı görme > elma verme > çocuğun bütün ilimleri bilmesi ... 


NOT: Halk hikayeleri, Tarihî - Coğrafi Fin Kuramı'nın temsilcilerinden Stith Thopmson'un Motif Index of Folk Litreateure adlı çalışmasına göre halihazırda Ali Berat Alptekin tarafından incelenmiştir. ( Halk Hikayelerinin Motif Yapısı ) 


NOT: Performans teorisine göre de halk hikayeleri incelenebilir çünkü halk hikayelerinin üç yönü vardır: Anlatıcı, Dinleyici, Metin.


B) Muhteva Özellikleri

Halk hikayelerinin konuları genellikle aşk ve kahramanlıktır.

Arzu ile Kamber, Tahir ile Zühre, Ercişli Emrah ile Selvihan vb. aşk; Köroğlu, Kaçak Nebi vb. ise kahramanlık konulu aşk hikayeleridir. Bazen her iki konu da işlenebilir. (Kirmanşah, Yaralı Mahmut, Şah İsmail vb.)


Pertev Naili Boratav'ın tasnifi şöyledir:

1) Kahramanlık hikayeleri

2) Sevgi konulu hikayeler

3) Bu iki konunun dışında kalan hikayeler ( bozlak, serküşte, barak)


NOT: Bozlak, serküşte, barak Gaziantep ve Siirt yörelerinde anlatılan halk hikayeleridir. ( Unutmayınız ki Neşet Ertaş türkülerine de bozlak denirdi. ) 

Olaylar gerçek veya gerçeğe yakındır.

Bu sebeple teşekkül ettikleri devrin tarihi olayları bazen aynen bazen de hikaye gerçekliği içinde halk hikayelerinde yer alır. Celali isyanlarının Köroğlu kollarında yer alması buna örnek teşkil eder. 

Pek çok olayda olağanüstülük vardır.

! Kerem ile Aslı'nın yanarak kül olması, Köroğlu'nun üç köpüğü içip ölümsüzlük kazanması hadiseleri bunun en bariz örnekleridir. 


NOT: Nazım - nesir karışık halk hikayelerine "büyük hikaye" sadece mensur olarak anlatılan halk hikayelerine de "kara hikaye" denir. 



Kahramanlar genelde tektir ve olağanüstü şekilde dünyaya gelirler.

Hiç çocuğu olmayan baba derdine çare aramak için gurbete çıkar. Yolda bir çeşmeden abdest alıp namaza duracağı sırada karşısında bir ak sakallı ihtiyar, Hz. Hızır veya bir derviş belirir. Bu kişi koynundan bir elma çıkarıp çocuksuz kişiye verir. Elmayı hanımı ile bölüşüp yemelerini söyler. ( Tabi bazı hikayelerde elmanın kabukları da ahırdaki kısrağa yedirilir. ) Vakti geldiğinde çocuk dünyaya gelir. ( Kısrak da bir at doğurur. ) ( Örneğin Şah İsmail'in atı Kamertay) Bu elma motifine dikkat edilmelidir. Özellikle iki hikayede bu motif karşımıza çıkar: Tahir ile Zühre ve Kerem ile Aslı.


Kahramanın doğumuna yardımcı olan kişi daha sonra da ortaya çıkar.

Kahramana ve atına ad verme, kahramanın eğitimi, aşık olması ve sevgiliyi aramak için gurbete çıkması gibi durumlarda bu kişi tekrar ortaya çıkar. 


Kahramanlar birbilerine dört şekilde aşık olurlar.

Bade İçerek Aşık Olma: Uykuya dalan kahraman, rüyasında Hz. Hızır'ı veya pirleri görür. Hz. Hızır ya da pir kahramana üç defa bade uzatır. ( yiyecek de verebilir ) Bu badelerin birincisi Allah, ikincisi üçler, yediler, kırklar; üçüncüsü de bir güzelin aşkına içilir. Kahraman üçüncü badeyi içtikten sonra günlerce baygın yatar. Daha sonra bir saz sesiyle uyandırılır. ( Kerem ile Aslı'da, Aşık Garip'te, Ercişli Emrah'ta bu şekilde rüyada aşık olma vardır. 


Bade pir dolusu ya da er dolusu içilebilir. 


NOT: Türkî cumhuriyetlerde bâdeye bata ya da dolu denir. 


NOT: Halk hikayecisi, aşık, ozan, şaman önce aylak aylak gezen kişiler olmalarına rağmen bade içtikten sonra şiir okumaya başlarlar. 


Aynı Evde Büyüyenler Kardeş Olmadıklarını Öğrenince Aşık Olma: Arzu ile Kamber'de ve Tahir ile Zühre'de vardır. 


Resme Bakarak Aşık Olma


İlk Görüşte Aşık Olma


Halk hikayelerinin özel anlatıcıları vardır. ( Meddah, aşık, Dede Korkud vb.) 

Bu kişiler halk hikayesinin kalıplarına sadık kalmak zorundadır. Örneğin sıra şu şekilde olmalıdır: Fasıl, Döşeme, Asıl Hikaye, Duvak Kapama.


Hikayenin bazı bölümlerinde dinleyiciler için yapılan dualar vardır.

NOT: Konuyla ilgisi olmasa da unutulmamalıdır : Aşık Garip ve Bamsı Beyrek'in sonu hemen hemen aynıdır. 


Kahramanın en büyük yardımcısı Hz. Hızır'dan sonra attır.

Köroğlu: Kırat

Şah İsmail: Kamertay

Bamsı Beyrek: Benli Boz

Kazan Bey: Konur At


Kahrmanlar bazen insan dışındaki varlıklarla da konuşurlar.

Örneğin Mecnun, çöldeki hayvanlarla Leyla'ya haber gönderir. 


Genellikle halk hikayeleri mutlu sonla bitirilir. 

Bu durum daha çok dinleyicinin isteğinden kaynaklanır. Değiştirilen kısım daha çok hikayenin sonudur. Zira aslında mutlu sonla biten tek hikaye Aşık Garip ile Şahsenem'dir. 


Hikayelerin bazıları yaşamış ya da yaşadığı rivayet edilmiş aşıkların hayatı etrafında teşekkül etmiş olup onların başından geçen aşk maceralarını anlatır.

Örneğin, Ercişli Emrah ile Selvihan, Tufurganlı Aşık Abbas, Aşık Garip ile Şahsenem.


Kahramanlar tarafından yapılan dualar ve beddualar mutlaka gerçekleşir.

Arzu'nun duasından dolayı Kamber'le kavuştukları anda ölmeleri, Dede Korkud'daki o zaman beylerin hayır duası hayır dua, bedduası beddua imiş ifadeleri buna örnek teşkil eder.  


Mekan genellikle dünyadır.

Genellikle Doğu Anadolu ve Hindistan coğrafyaları kullanılır. Bazen alt dünya, üst dünya da olabilir mekan.


Atlı göçebe hayatın izleri görülebilir.

Durum böyle olmakla birlikte çoğu hikayede yerleşik hayata geçiş söz konusudur örneğin Arzu ile Kamber.


Halk hikayeleri genellikle millidir.

Hemen hemen tüm Türk coğrafyasında anlatılırlar. 


Halk hikayelerinde asıl kahramanın dışında kişiler de vardır.

- Kahramanın yakın çevresi (anne, baba vb.)

- İdareciler (padişah, vezir vb.)

- Yardımcı tipler ( ak sakallı ihtiyar, bezirgan vb.)

- Ara bozucu tipler (kocakarı, üveyanne vb.)

- İnsan olmayan tipler (at vb.)


NOT: İki evlilik durumu Şah İsmail hikayesinde ( Reyhan Arap, Gülperi ) ve Bamsı Beyrek'te ( Tekfurun kızı, Banu Çiçek ) ortaktır. 


NOT: Ayak sesi, şiirde tekrar edilen kısımdır.

b

b

b

a ( ayak sesi )


c

c

c

a (ayak sesi )


3) Halk Hikayelerinin Yapısı


Halk hikayeleri genellikle klişe bir cümle ile başlar. ( Nâkilân-ı âsâr ve râviyân-ı ahbâr rivâyet ederler kim ... )

FASIL: Halk hikayeleri sözlü varyantlarda daima bir fasılla başlar. Fasıl; genellikle divânî tarzında olup aruzun fâilâtün/fâilâtün/fâilâtün/fâilün vezni ile söylenir. Ancak hikayeci aşıklar aruz veznini bilmedikleri için dîvânî nazım şeklini hece veznine uydurmaya çalışırlar. Böylece 4+4+4+3, 8+7=15 duraklı aruzdan bozma nazım şekilleri ortaya çıkar.  

Daha sonra tecnis adı verilen bir cinaslı türkü söylenir. 

Türküden sonra tekerleme adı verilen ikinci bir türkü söylenerek fasıla devam edilir. Bunun arkasından da cinassız üçüncü bir koşma söylenir.

Koşmayı bir destan takip eder. Tabi burada Köroğlu'ndan bir parça söylemek şarttır. Eğer söylenmezse Köroğlu'nun güceneceğine hatta Kırat'ın sabaha kadar aşığın kayınvalidesinin kapısında kişneyeceğine inanılır.

Eğer hikayeyi anlatan bir meddah değil de aşıksa ve mecliste başka aşıklar da varsa hikayeci bir muamma sorarak cevap ister. Diğer aşıklar bu muammayı cevaplamaya çalışırlar. Aşık, cevap alamazsa kendisi bir dörtlükle cevap verir. 

Saz faslı bittikten sonra bazı aşıkların "DÖŞEME ( SOYLAMA )" adını verdikleri mensur bir tekerleme bölümü başlar. Tekerlemede olmayacak şeyler, komik bir şekilde anlatılır. Döşemeyi, Boratav: " Hikayeye tekaddüm eden bu manzum ve mensur kısımların hepsine birden döşeme adı verilir." şeklinde tanımlar. ( Bu bölüme sersuhane, peşrev gibi adlar verilir. )

ASIL HİKAYE: bir dua ile başlar. Hikaye kısmı iki bölümden ibarettir:

1) MANZUM KISIMLAR: Bu bölümde değiştirme yapılamaz.

2) MENSUR KISIMLAR: Bu bölüm değiştirilebilir. Ekleme yapılabilir. 


DUVAK KAPAMA: Hikayenin kapanış kısmıdır.

NOT: Hikayenin belli bir yerde kesilmesine "hikayenin yatılacak yerleri" denir. Örneğin hikayemiz bugünlük burada kalsın yarın devam ederiz... ( Ertesi gün nerede kalındığı dinleyicilere sorulur ve kalınan yerden devam edilir. )


NOT: Azerbaycan'da halk hikayeleri "üstadname" ile başlar. ( Üstadname, usta bir aşığın şiirinin başka bir şair tarafından okunmasıdır. ) Daha sonra asıl hikaye kısmında doğma, evlenme, nişanlanma vs. anlatılır. Son olarak da muhammes ile hikaye bitirilir. Bu muhammes eğlendirici niteliktedir. 


Tayyi zaman: Ehl-i kerâmet'in zamanda yol alabilmesidir.


Tayyi mekan: Ehl-i kerâmetin kısa bir zaman diliminde uzun yollar kat edebilmesidir. 


5) Realist Halk Hikayeleri


Hançerli Hanım Hikâye-i Garîbesi

Letaifnâme

Tayyarzade Hikayesi

Cevrî Çelebi Hikayesi

Şapur Çelebi Hikayesi

Tıflî ile İki Biraderler Hikayesi

İstanbul Batakhaneleri

Ferdane Hanım Hikayesi

Haza Menakıb-ı Fi'l-Hümâyun

Destân-ı Kıssa-i Şad ile Gam - Ferruhdil ile Mehmed Bey'in Hikayesi

Hikaye-i Beng-i Hallaç

Hikâyet-i Bağdat Şâhı

Hikâyet-i Kızılalma

Hikâye-i Tamimdâr

NOT: REALİST HALK HİKAYELERİ TANZİMAT DÖNEMİNDE YAZILAN MİRASYEDİ GENÇ TİPLERİN ROMANLARINA KAYNAKLIK ETMİŞTİR. (bkz. ARABA SEVDASI - BİHRUZ BEY, ŞIK - ŞÖHRET ŞATIRZADE)


NOT: Âşık Garip ile Hançerli Hanım Hikaye-i Garîbesi'nde babadan kalan mirası çarçur etme durumu ortaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Şiir - Görmek İster İnsan

 Görmek ister insan  Bir kavak gibi aşıp boyunu duvarların Yaprakları o ağacın  Değer birbirine bir rüzgar eliyle  Sonra duyulur o ilk yaz h...